Sabri Ülker Vakfı, “Bilim Bunu Konuşuyor”
platformu aracılığıyla sağlık ve beslenme alanlarındaki en güncel konuları kamuoyunun
gündemine taşımaya devam ediyor. Vakıf, bu kez de beslenme ve sağlık gündeminde
sıklıkla tartışılmaya başlanan kahve ve kronik hastalıklar arasındaki ilişkiye yönelik
bilim çevrelerinin görüşlerini aktarıyor.
Sabri
Ülker Vakfı, kurulduğu 2009 yılından bugüne gıda, beslenme ve sağlıklı yaşam
bilincinin gelişmesine katkı sağlamak, topluma bu konulardaki en doğru, güncel
ve bilimsel bilgiyi aktarmak hedefiyle çalışmalarını sürdürüyor. Vakıf,
özellikle sağlık ve beslenme alanında yaşanan bilgi karmaşasının önüne geçmek
için “Bilim Bunu Konuşuyor” platformu ile sağlık ve beslenmeyle ilgili
gündemdeki konuları, bilimsel ve en güncel bilgileri tarafsız bir yorum ve
anlaşılır bir dille kamuoyuyla paylaşarak gündeme taşıyor.
Avrupa
ülkelerinde yürütülmüş, kahve tüketim miktarı ile kalp-damar, kanser, sindirim sistemi
ve solunum hastalıkları arasındaki ilişkiyi inceleyen bir araştırmanın
sonuçları üzerinden iletişim kanallarına yansıyan haberler, kahve tüketiminin
sağlık üzerindeki etkilerinin tartışılmasına sebep oldu. Söz konusu araştırma
ise 1992-2000 yılları arasında 450 bin kişi üzerinde yürütülen; kahve tüketim
miktarını sınıflandırarak, kronik hastalıklarla ilişkisini incelemiş bir kohort
çalışma (Kohort,
ortak özelliklere sahip hastaların oluşturduğu grup demektir. Kohort araştırma
ise bir grup hastanın zaman içinde takip edildiği çalışma şeklidir.) olarak önem taşıyor.
Araştırmanın
sonuçlarına göre kahve tüketimi yüksek olan erkek ve kadınların, hiç kahve
tüketmeyenlere göre kronik hastalıklara yakalanma riski sırasıyla erkeklerde yüzde
12, kadınlarda ise yüzde 7 düşük olduğu belirtiliyor.
Kahve
tüketimi ile farklı hastalıklara bağlı yaşam sürelerinin kısalma nedenleri
incelendiğinde ise kahve tüketimi yüksek olan erkek ve kadınlarda, hiç kahve
tüketmeyenlere göre sindirim sistemi hastalıklarına bağlı hastalık riskinin
sırasıyla yüzde 59 ve yüzde 40 daha az olduğu bildirildi. Hiç kahve
tüketmeyenlere göre, kahve tüketimi yüksek olan erkek ve kadınlarda ise dolaşım
sistemi ve serebro vasküler hastalıklara bağlı yaşam süresinin kısalma riskinin
sırasıyla yüzde 22 ve yüzde 30 daha az olduğu da belirtildi.
Bilim
otoriteleri bu araştırmanın sonuçlarını nasıl değerlendiriyor?
Kahve
tüketimi ve kronik hastalıklarla ilişkili bu araştırmanın sonuçları
değerlendirilirken aşağıdaki konuların da göz önüne alınması gerekiyor.
Araştırmanın izlemi süresince yaşam
süresini etkileyen başka etmenler de olabilir: Sosyoekonomik durum,
stres, hastalıkların ailesel öyküsü ve sağlık durumu sonuçları etkilemiş
olabilir.
Araştırmanın örneklemi tamamen sağlıklı
bireylerden oluşturuldu: Kanser, kalp damar ve şeker hastalığı gibi
kronik sağlık sorunu olan bireyler araştırmaya dahil edilmedi. Bu bireylerin
kahve tüketim alışkanlıkları dikkate alınmadığı yani bir nevi kontrol grubu
olmadığı için bu şekilde sonuçlar bulunmuş olabilir.
Her ülke için kahve tüketim miktarı
farklı sınıflandırıldı: Ülkelere göre belirlenen ve değişiklik gösteren
kahve tüketim sınıflandırılması (düşük-orta-yüksek), kişilerin bireysel kahve
tüketimini doğru yansıtmıyor olabilir.
Kahve tüketimi, beslenme ve yaşam tarzı
alışkanlıkları bir kez sorgulandı: Tüketim alışkanlıkları zamanla değişebilmektedir.
Bireylere bir defaya mahsus sorulan kahve tüketim alışkanlıkları bilgisi, yaşam
boyu kahve tüketimini yansıtmayabilir.
Veriler çok sayıda analizle
değerlendirildi: Verilerin birçok
analizle değerlendirilmesi tesadüfi sonuçların çıkmasına da yol açabilir.
Bilimsel veriler
ne diyor?
Avrupa
Gıda Güvenliği Otoritesi (European Food Safety Authority-EFSA), 2015 raporunda
en yüksek kafein alımının 18-65 yaş arası yetişkin bireylerde görüldüğü ve
alınan kafeinin büyük bir kısmının kahve tüketimine bağlı olduğunu belirtti.
EFSA, günlük 400 mg kafein alımının yani yaklaşık 4 fincan kahve tüketiminin
sağlık sorunlarına yol açmayacağı ama özellikle gebelerin günlük kafein alımını
200 mg ile sınırlaması gerektiğini vurguluyor. Dünya Sağlık Örgütü (World
Health Organization - WHO) ise 2016 raporunda günde 300 mg’dan fazla kafein
alan gebelerde kafein tüketiminde sınırlamaya gidilmesi yönünde öneri sunuyor.
Bu veriler Dünya Sağlık Örgütü ve Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi’nin önerdiği
günlük kahve tüketimiyle alınan kafeinin herhangi bir sağlık riski
oluşturmayacağını gösteriyor. Ancak kronik hastalıklara yol açabilecek, genetik
özellikler, beslenme ve yaşam tarzı, fiziksel aktivite ve çevresel etmenler
gibi pek çok etkenin olduğunun da unutulmaması gerekiyor.
KAYNAKLAR
·
European Food Safety Authority, EFSA
explains risk assessment, What is caffeine?http://www.efsa.europa.eu/sites/default/files/corporate_publications/files/efsaexplainscaffeine150527.pdf
·
EFSA Panel on Dietetic Products,
Nutrition and Allergies (NDA), Scientific Opinion on the safety of caffeine,
EFSA Journal, 12(5), Mayıs 2015.
·
World Health Organization (WHO),
e-Library of Evidence for Nutrition Actions (eLENA), Restricting caffeine
intake during pregnancy.
Sabri Ülker
Vakfı Hakkında:
Dünya
genelinde uluslararası referans kabul edilen, güvenilir kurumlar ve
platformları takip ederek, onlarla işbirliği içinde olan Sabri Ülker Vakfı,
aynı zamanda Avrupa Beslenme Vakıfları İletişim Platformu’nun Türkiye’den tek
üyesidir. Vakıf, 2009 yılından bu yana toplumun sağlıklı yaşam ve beslenme
konularında doğru ve güvenilir bilimsel bilgiyi ulaştırmakta ve referans kurum
olma hedefiyle yoluna devam etmektedir.
Vakfın
yakın takip ettiği referans kurumlardan bazıları ise şöyle: EFSA (Avrupa Gıda
Güvenliği Kurumu), FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi), FAO (Amerikan Gıda ve
Tarım Örgütü), WHO (Dünya Sağlık Örgütü), JECFA (Amerikan Gıda Tarım Örgütü ve
Dünya Sağlık Örgütü’ nün birlikte oluşturduğu uzman komite), BNF (İngiliz
Beslenme Vakfı), ILSI (Uluslararası Yaşam Bilimleri Enstitüsü), EUFIC (Avrupa
Gıda Bilgi Konseyi) ve ADA (Amerikan Diyetisyenler Birliği).
http://sabriulkerfoundation.org/tr/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder